Bodrum'un Değerleri:
1.) Süngercilik: Bodrum'da süngercilik geç başlamakla beraber, 1860'lardan itibaren gerçekleşen yükselişten de payını almıştır. En parlak dönemini 1945 ile 1965 yılları arasında yaşayan Bodrum süngerciliği, bu süre içinde Bodrum'da tirhandil yapımının da artmasına sebep olmuştur. Bu dönemde Bodrum’da süngercilikle uğraşan neredeyse 150 teknenin varlığı biliniyor ama diğer sünger merkezlerini vuran suni sünger üretimi ve ardından süngerlere bulaşan hastalık, Bodrum süngerciliğinin de sonunu getirmiştir. Günümüzde süngerin tekrar kendisine geldiğini gösteren işaretler belirmeye başlamışsa da sünger avcılığı hala serbest değildir.
2.) Mavi Yolculuk, Bodrum Guletleri, turizmde ilk hareketlenmeler: Bodrum'da "Mavi Yolculuk", hikaye ve roman yazarı, şair Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın (Halikarnas Balıkçısı), 1925 yılında aldığı ceza nedeniyle Bodrum’a sürgün edilmesiyle başlamıştır. 3 yıllık sürgün halinin yarısını Bodrum'da, son yarısını da İstanbul'da tamamlayan Kabaağaçlı; çok sevdiği, insanları ve doğal güzellikleriyle kaynaştığı Bodrum'dan uzak kalamayarak aşık olduğu Bodrumuna yeniden dönüp yaklaşık 25 yıl burada kalmış ve Bodrum'u Bodrum yapan en önemli değerlerden biri olarak tarih sayfasındaki yerini almıştır. Bodrum'un her sokağını, köylerini dağ tepe demeden karış karış gezen Halikarnas Balıkçısı, küçük teknesiyle Bodrum'un eşsiz güzellikteki koylarını da dolaşarak bu alanların tanınmasına vesile olmuştur.
Balıkçı, edebiyat sahasına giren eserlerinin büyük bir kısmını da Bodrum’da yazmıştır. Bodrum’dan başlayarak Ege ve Akdeniz kıyılarında Mavi Yolculuğu da ilk o başlatmıştır. Bodrum'da yaşadığı dönemde arkadaşlarıyla ilk "Mavi Yolculuk" fikrini ve uygulamasını hayata geçirmiştir. Mavi Yolculuklarda yanlarına aldıkları ise; “Peynir, su, İstanköy peksimeti, tütün ve rakı” imiş. Mavi Yolculukta gazete okumaz ve radyo dinlemezlermiş çünkü amaç dünyadan kaçmak ve medeniyetten uzak kalarak kafayı dinlemekmiş. Haftalarca denizde kalıp sadece acil ihtiyaçları temin etmek için karaya çıkarlarmış.
Cevat Şakir'den etkilenerek Bodrum'u merak eden birçok sanatçı ve entelektüel kişiler de Bodrum’a gelerek Balıkçı’nın denizde ve karada gezdiği, dolaştığı izleri takip etmişlerdir. Bu da Mavi Yolculuğun gelişmesine önemli ölçüde katkı sağlamıştır. Mavi Yolculuk zamanla Bodrumlu denizciler için de büyük önem kazanmıştır. Özellikle araştırma yapmak üzere Bodrum'a gelen yabancılar, Mavi Yolculuğa katılarak Bodrum koylarının güzelliğini fark etmişlerdir. Zamanla Bodrum, yerli yabancı turistlerin rağbet ettiği önemli turizm destinasyonlarından biri halini almıştır. Dünyaca ünlü "Bodrum Guletleri" de bu tarihlerde önem kazanmıştır. Kendine has özellikleriyle imal edilen bu guletlerde Mavi Yolculuk yapmak, ayrı bir keyif olmuştur. Gulet imalatı, bu dönemden sonra gelişme göstermiştir.
Tersaneciler, dünyanın pek çok yerinden ahşap gulet veya farklı özelliklerde tekne siparişleri almaya başlamışlardır. Bodrumlu ustaların ellerinden çıkan Bodrum'un ünlü guletleri artık dünya sularında yüzmeye başlamıştır.
3.) Arkeolojik Araştırmalar: Bodrum'da 1960’lı yıllarda arkeolojik araştırmalar da büyük önem kazanmıştır. 1964 yılında Bodrum Kalesi içinde Bodrum Su Altı Arkeoloji Müzesi açılmıştır. 1966-77 yılları arasında ise dünyanın 7 Harikası’ndan biri olan Mausoleum’un bir kısmı ortaya çıkarılarak müze halini almıştır. 1989'da bir temel kazısında bulunan mezardaki eşyaların ve iskeletin Kraliçe Ada’ya ait olduğuna dair güçlü delillere ulaşılmıştır. Kraliçe Ada’nın iskeleti daha sonra mumyalama işleminin ardından Bodrum Kalesi Sualtı ve Arkeoloji Müzesi'nde hazırlanan özel yerinde sergilenmeye başlanmıştır.
4.) Myndos kazı çalışmaları: 2004 yılında ise Kral Mavsolos’un şehri olarak bilinen, bugün Gümüşlük adıyla anılan Myndos Antik Kenti'nde yüzey araştırmaları başlamış, 2005 yılında ise kazı çalışmalarına başlanılarak bölgede birçok tarihi bulgu gün yüzüne çıkarılmıştır. Kazı çalışmalarına 2007-2008 yıllarında çeşitli nedenlerden dolayı ara verilmiş ve 2009 yılında yeniden başlanılmıştır. Bu tarihe kadarki dönemde yapılan çalışmalarda bazilika, ayazma, Dor stoası, su sistemine ait önemli bölümler bulunmuştur. MÖ 5. yüzyıla ait tapınak olduğu düşünülen bir yapının duvarları da ortaya çıkarılmıştır. Tavşan Adası'nda yapılan kazı çalışmalarında ise M.S 13. yüzyıla ait bir yerleşim bulunmuş ve zemini mozaikle kaplı bir kilise kalıntısı da ortaya çıkarılmıştır. Kilisenin eteğinde ortaya çıkarılan mezar alanında yapılan çalışmalarda ise her mezarda ortalama 6 iskelete rastlanılmıştır. Mezar buluntuları, mezar alanının kilise ile bağlantılı olduğunu göstermiştir. Bu bulgular, Tavşan Adası'nda 2500 yıllık bir kutsal alanın varlığını da ortaya koymuştur. Myndos'un bulunduğu Gümüşlük Mahallesi’nde kazı çalışmalarını yürüten arkeologlar tarafından çok sayıda kilise olduğuna işaret edilmiştir. Bunun sebebinin ise Bizans çağında ya da erken Hıristiyanlık döneminde Myndos'un piskoposluk merkezi olarak kullanılmış olması şeklinde açıklanıyor. Bunda en önemli etkenin Myndos'un Avrupa'yı Kudüs'e bağlayan kutsal hac yolu üzerinde yer alması olduğu belirtiliyor. Deniz ulaşımında hacı adaylarının Kudüs'e giderken ya da dönerken uğradıkları kutsal noktalardan biri olan Myndos, bu nedenle Hristiyanlık dini için önemli. Tavşan Adası, ileride özellikle dini turizme açılması yönünden önem taşıyor.
5.) Pedasa kazı çalışmaları: Bodrum'da bir diğer önemli kazı alanı ise Konacık'taki Pedasa Antik Kenti'dir. Yapılan yüzey çalışmalarının ardından sistemli arkeolojik kazılar, 2007 yılından itibaren Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Muğla Üniversitesi işbirliğiyle başlatılmıştır. Pedasa Antik Kenti'nin de içinde bulunduğu Karia bölgesi, Anadolu’nun doğu ve batı kültürlerinin buluştuğu güneybatı köşesinde, antik yerleşimler bakımından en zengin bölgelerinden biri olması açısından önem taşımaktadır. Homeros’un aktardığına göre Troya Savaşı sırasında Karyalılar ile birlikte Troya yandaşı olan Leleg halkı, Troya’nın güneyinde Pedasos şehrinde yaşarken, Troya Savaşı sonrasında güneye inerek Karya bölgesinde Halikarnassos civarına yerleşmişlerdir. Antik belgelerde Troya Savaşı sırasında ve sonrasında Karlarla birlikte anılan Lelegler, Karya bölgesinde, bugünkü Bodrum Yarımadası’nda, sekiz kent kurmuştur. Kurulan bu şehirlerin en önemlilerinden biri de Pedasa’dır. “Pedasesliler Halikarnassos’un ötesinde kıyıdan içeride oturuyorlardı” diyen Herodotos, Pedasa’nın lokalizasyonu için en önemli bilgiyi vermektedir. Çünkü Halikarnassos üzerindeki tek kent Pedasa’dır. Bu görüş, 2008 yılında tapınakta bulunan bir yazıtla kesinlik kazanmıştır.
Yerleşim merkezindeki surla çevrili akropol ile onun nekropol (mezarlık) alanları, tarım terasları ve çiftlik evleri ile Pedasa ve onun territoriumunda bir Leleg kentini oluşturan tüm unsurlar mevcuttur. Pedasa’da bugüne dek sürdürülen kazı ve araştırmalar, M.Ö. geç 2. bin yıldan itibaren başlayan ve Bizans dönemi sonlarına (M.Ö. 13. yüzyıl) kadar uzanan bir sürece ait kalıntı ve buluntuları gün ışığına çıkarmıştır.
6.) Bodrum Yarımadası'nın Antik Yerleşimleri: Bodrum'un Halikarnassos’tan başka yarımadada en az 12 antik kent daha var. Bu kentler sırasıyla Pedasa (Konacık), Telmissos (Gürece), Termera ve Aspat Kalesi, Müsgebi (Ortakent), eski ve yeni Myndos, Uranion, Madnasa, Sibda (Side), Yeni Karyanda, Syangela, Theangela, Kindye (Sığırtmaç), Eski Karyanda ve Bargylia’dır. Bunların büyük bölümü Leleg yerleşimleridir. Halikarnassos Kralı 2. Mausolos döneminde bu yerleşimlerin altısının halkı Halikarnassos’a göçe zorlanmış, eski Myndos ve Syangela ise farklı yerlerde Helenistik düzende yeniden kurulmuştur. Böylelikle dağınık ve güçsüz kentçikler yerine güçlü ve mamur bir Halikarnassos yaratılması sağlanmıştır.
* Pedasa: Antik Kent, Bodrum’dan kuş uçuşu 4 km kuzeyde, ormanla kaplı Konacık Mahallesi’nin tepelerinde yer alır. Kalıntılar, tepede, 150 metre çapındaki bir daire içinde izlenebilir. Bunlar genellikle sur ve iç kale kalıntılarıdır. Alanın güney ve güneydoğusuna düşen yamaçlarda ise Leleglere özgü türbe biçimli mezarlar bulunmaktadır.
* Telmissos: Bodrum-Turgutreis yolu üzerinde Ortakent’i geçtikten 3 km sonra, Gümüşlük sapağından 2 km önce Gürece Mahallesi’ndedir ve kalıntıların bulunduğu tepe, anayolun kuzeyine düşer. Tepede Helenistik dönem burç kalıntıları izlenir. Tarihçi Heredot, Telmissos’ta Apollon Tapınağı’nın bulunduğunu, tapınağın bilicilikte oldukça ünlü olduğunu anlatır. Tapınaktan bugüne iz kalmamış.
* Müsgebi: Müsgebi bir Leleg yerleşimidir. Ortakent Mahallesi’nde yer alan bu yerleşimin nekropolisinde yapılan kazılarda, MÖ 15-13. yüz yıla tarihlenen Miken çanak çömlekleri bulunmuştur.
* Aspat Kalesi: Kale, Akyarlar Mahallesi, Aspat Koyu’na bakan konik tepenin doruklarındadır.
* Termera: Antik Kent, Mandra bölgesinin 1 km üzerindeki Asarlık Tepe’dedir. Aspat - Mandra arasında yol yoktur ve yürümek gerekir ama Mandra'ya Telmissos’un bulunduğu Gürece Mahallesi’nden başlayan yolu izleyerek araçla ulaşılabilir. Termera da diğer Leleg kentleri gibidir ve bu güne ulaşan kalıntı yok denecek kadar azdır. Doruktaki iç kale tümüyle yıkılmış, alttaki surların bir bölümü ise ayaktadır.
* Eski Myndos: Eski Myndos da bir Leleg kentidir. Kadıkalesi’nden 1 km içeride, Bozdağ denen tepenin üzerindedir. Tepeye yol yoktur ve yürüyüş yaklaşık 1 saat sürer. Tepede kentin surlarının ve kare planlı bir yapının kalıntıları yer almaktadır. Doruktan bu günkü Gümüşlük kentini ve yarımadanın büyük bölümünü içine alan manzara son derece etkileyicidir. Eski Myndos halkı, 2. Mausolos döneminde Yeni Myndos’a yerleştirilmiştir.
* Yeni Myndos: Yeni Myndoıs, Gümüşlük ile iç içedir. Kent Mausolos döneminden sonra pek imar görmemiş, Roma egemenliğinde ise neredeyse unutulmuş olduğu için, bugüne ulaşan kalıntılar diğer yarımada kentlerinde olduğu gibi yok denecek kadar azdır. Kenti çevreleyen sur kalıntıları, Gümüşlük karşısındaki adacıkta da izlenir. Turgutreis Mahallesi’nden çıkıp da Gümüşlük kavşağına ulaşıldığında ve kavşaktan Gümüşlük Mahallesi’ne doğru 1 km ilerlendiğinde yolun 50 metre kadar uzağında kaya mezarları göze çarpar.
* Uranion: Uranion, Yalıkavak'tadır. Yalıkavak’ın 3 km güneybatısında Geriş köyünün üstündeki iki tepede, adı Uranion olduğu sanılan Leleg yerleşiminin kalıntıları vardır. Kıyıdaki tepenin üzerinde anıtsal mezar (Mausoleion) kalıntıları sur ve burç kalıntıları, diğer tepede ise sur kalıntıları izlenebilir.
* Madnasa ve Sibda/Side: Türkbükü ve Gölköy’e hakim tepeliklerden birinde Madnasa (Kökpınar Tepesi), diğerinde ise Sibda/Side (Karadağ) yerleşimleri bulunur. Her iki yerleşimden de bu güne ulaşan kalıntılar akropolisteki sur ve burç kalıntıları ile etrafa dağılmış keramik çanak çömlek parçacıklarıdır.
* Syangela: Yarımadanın Gökova Körfezi tarafında, Çiftlik, Alazeytin Mahallesi'nin üzerindeki tepenin doruğunda, Syangela kenti kalıntıları bulunur. Mahallenin bitiminden kalıntıların bulunduğu tepeye zeytinlikler arasından geçen 20 dakikalık yürüyüşle çıkılır. Bu güne ulaşan kalıntılar; surlar, evler ve diğer yapılardır. Tepeden Gökova Körfezi ve Orak Adası görülür.
* Thaengelaise: 2. Mausolos’un Syangela halkını yerleştirmek için kurdurduğu Thaengelaise, Mumcular-Bodrum yolu üzerindeki Etrim Mahallesi'nin 1.5 km üzerindeki tepededir. Kentten bugüne ulaşan kalıntılar arasında diğer Leleg kentlerinde olduğu gibi burç ve sur kalıntıları ön plandadır. Helen Uygarlığının izlerini de taşıyan kentte ayrıca Stadion benzeri bir yapı, anıt mezarlar, kamu yapıları, evler, kuyu ve sarnıçlardan kalıntılar vardır.
* Kndye: Antik Kent, Milas-Bodrum karayolu üzerinde, Güllük sapağını geçtikten sonra sağda, Kemikler ile Sığırtmaç arasındaki tepelik alanlardadır. Anayola oldukça yakın olan tepelerde kaba duvar parçalarından başka bir kalıntının bulunmadığı bu antik yerleşme "Kndye" kentidir. Sığırtmaç'tan Güllük Körfezi'ne yönelindiğinde, Varvil Koyu’na uzanan yarımadanın ucunda Bargylia antik yerleşimine ulaşılır. Kalıntıların bulunduğu alan, anayola 4 km uzaklıktadır. Arazi aracıyla ulaşılabilir. Güllük’ten tekneyle gelmek daha kolaydır. Helen ve Roma uygarlıklarının etkisinde oldukça parlak bir dönem geçiren Bargylia’da sütunları ve duvarları etrafa dağılmış Roma Tapınağı, kabartmalı bir sunak, ancak küçük bölümü bu güne ulaşan tiyatro, sütun dayanakları kalmış bir stoa kalıntısı, Roma Dönemi su kemerlerinden küçük bir parça, kent surları, İlk Çağ mezarlığı izlenebilir.
* Karyanda ve Yeni Karyanda: Güvercinlik karşısındaki Salih Adası üzerinde Karyanda kentine ait olduğu ileri sürülen kalıntılardan söz ediliyor. Yeni Karyanda’nın ise bu günkü Gölköy’de olduğu iddia ediliyor. Ama her iki yerleşimi de kanıtlayacak kalıntıları görebilmek mümkün değil.
* Halikarnassos: Halikarnassos, şimdiki kalenin bulunduğu yarımada üstünde Zephyria adında küçük bir kentçiğin yerinde gelişmiştir. Kurucusu Troezenli Poseidon’un oğlu Anthes’tir. Aioller, İyonlar ve ardından Güney Ege kıyılarına gelen Dorlar, yörede altı kent ile birlik oluşturmuşlardır. Halikarnassos’un büyümesi, Karya Satrapı Mausollos döneminde olmuştur. Liman kentlerinin getirdiği olanakları bilen Mausollos, surlarla çevirttiği kenti Helen geleneklerine göre oluşturdu. Roma çağında uzun süredir hiç deprem yüzü görmemiş olmakla övünen Halikarnassos, tarihçi Herodotos’un doğum yeridir. 1291 yılında bölgeyi ele geçiren Menteşe Türklerinin ardından Osmanlı döneminde, 1424 yılında Bodrum, Menteşe sancağının sınırları içinde kalmıştır.
* Mausolleion: Karya satrapı Mausollos’un ölümüyle eşi ve kız kardeşi Artemisia tarafından İ.Ö. 350 yılında yaptırılan anıt mezarın mimarının Pytheos olduğu bilinmektedir. Halikarnassos’un orta yerinde geniş bir arazi üstünde yükselen yapı, kaide kesiminde heykellerle bezelidir. İyon sütunlarından oluşan orta kesiminin duvarları da kabartma dizileri ile zenginleştirilmiştir. Piramidin tepe noktasında ise bir dört atlı araba, arabanın üstünde iki figür durmaktaydı. Ünlü yontucular, Skopas, Leokhares, Bryaksis ve Timotheos kabartma ve heykellerin yontulmasında çalışmışlardı. Görüldüğü gibi kent sanat açısından bir zirve yaşamış, ortaya çıkan anıt yapı tüm dillere "mozole" biçimiyle girmiştir. Mausollos, yakılan dev bir ateşte kül haline gelmiş, mezar odasına çeşitli armağanlar konduktan sonra kapısı dev bir taşla örtülmüştür. Mezarın giriş basamaklarında ise son yolculuğa uğurlanırken kesilen kurbanların kemikleri bulunmuştur. Yapıyı taş ocağı gibi kullanan Rodos şövalyeleri, St.Peter Bodrum Kalesi'ni inşa etmişlerdir. 1857’de British Museum adına kazı yapan Sir Charles Newton ise kalanları derleyip, adı geçen müzeye taşımıştır. Son yıllarda modern araştırma ve kazılar Danimarkalı Christian Jeppesen tarafından yürütülmüş, ele geçen bulgular yapının yakınındaki müzede sergilenmeye başlamıştır. Mausolleion, eski Gümüşlük yolu üstünde, Tepecik Camii'nden içeriye dönen sokağın sonunda yer alır.
7.) Liman ve Tersaneler: 1954 yılında Bodrumlu Muğla Milletvekili Zeyyat Mandalinci, şu anki liman girişindeki doğu ve batı mendirekleri ile liman rıhtımını yaptırmıştır. Marinadaki tersanecilik faaliyetleri 1934’ten sonra aynacı sandallarının tamiriyle de uğraşan Rodoslu İbrahim ve Rodoslu Şemsettin Dayı ile devam emiştir. 1960’larda çekek yeri olarak kullanılmaya başlayan Marina’da daha sonraları tekne imalatı yapılmaya başlanmış ve tersane, 1981 tarihinde İçmeler Mevkii’ne taşınmıştır. İçmeler o yıllardan bugüne Tersaneler bölgesi olarak anılmıştır. Hem yeni tekneler üretilmiş, hem de yat çekek yeri olarak kullanılan bölgede yer alan birçok tersane teknelerin bakımlarını yapmayı sürdürmüştür.
Bodrum Cruise Port olarak da bilinen Bodrum Gemi Yanaşma İskelesi’nin temelleri 2005 yılında atılmıştır. 40 yıldır yapılması planlanan bu projeyle Bodrum ve Türkiye turizm alanında çok daha rekabetçi bir güce sahip olmuştur. Yılda en az 50 büyük geminin yanaştığı iskele, 20 bin grostonun üzerinde 1500-2000 yolcu taşıyabilen lüks gemileri ağırlamaktadır.
Aynı anda iki büyük yolcu gemisinin de yanaşabileceği şekilde inşa edilen iskele, ayrıca arabalı vapurların (feribotlar) ve yatların yanaşmasına ve marina olarak kullanılmasına da olanak sağlamıştır.
8.) Marinalar: Bodrum'da ilk marina, 1976 yılında kurulmuştur. 1976-1988 yılları arasında T.C. Turizm Bankası A.Ş.’ye bağlı olarak 125 yat kapasitesiyle “Turban Bodrum Marina İşletmesi” olarak hizmet vermiştir. Bu tarihten sonra banka yeniden yapılandırılarak Turban Turizm A.Ş, "Turban Bodrum Marina" adı altında çalışmaya devam etmiş ve 1992 yılında kapasitesine 2 adet yüzer iskele ilave edilerek 275’e çıkarılmıştır. 01.12.1997 tarihinde özelleştirilerek Karada Turizm İşletmeleri A.Ş. tarafından 49 yıllığına kiralanmış ve kapasitesi bir ponton daha ilave edilerek 375’e çıkartılmıştır. 01.01.2002 tarihinden itibaren ise özelleştirilerek Milta Bodrum Marina adıyla 475 yat kapasitesi ile hizmetine devam etmektedir.
Bodrum Milta Marina'nın ardından 1996 yılında Port Bodrum Yalıkavak Marina kurulmuştur. Yalıkavak Marina, kurulum aşamasının ardından 2004 yılı itibariyle hizmet vermeye başlamıştır. 2012 yılında ise satışa çıkarılarak devredilmiştir. Palmarina Bodrum adı ile baştan aşağıya yeniden düzenlenen marina, şimdilerde; hem görselliği, hem de içerisinde yer alan A Plus işletmeleriyle yerli ve yabancı kaliteli turistin uğradığı ender mekanlardan biri halini almıştır.
D-Marin Turgutreis ise 2003 yılında kurulmuştur. Marina sayesinde birçok lüks yat Turgutreis'e demirlemiş ve bölge önemli ölçüde gelişim göstermiştir.
9.) Bodrum’da Turizmin Gelişimini Hızlandıran Etkenler: Bodrum'da yaşanan bu değişim ve gelişimlerle birlikte dünyanın Bodrum'a olan ilgisi de kısa zaman içerisinde artmıştır. Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın Bodrum'u anlatan eserleri ve Mavi Yolculuğa yelken açması yanında arkeolojik kazılarda ortaya çıkan bulgular ışığında dünya tarihini de etkileyen önemli gelişmeler ve Bodrum'un doğal güzelliklerinin farkına varılmasıyla Bodrum turizmi, günden güne gelişim göstermiştir.
1980'lerin başında henüz büyük otellerin inşa edilmediği Bodrum'da turizm faaliyetleri, ev pansiyonculuğuyla hareketlenmiştir. 1980'lerin sonuna doğru ise ufak çapta oteller kurulmaya başlanmış ve Bodrum'un turizm potansiyeli hem karadan, hem de Mavi Yolculuk ile denizden çeşitlenerek günden güne hızla gelişim göstermiştir.
1990'lı yılların başlarında ise büyük yatırımcı inşaat ve turizm firmaları Bodrum'u keşfederek önemli yatırımlar yapmışlardır. Bodrum'da bu dönemde büyük otellerin yanı sıra ikinci konutlar da oluşmaya başlamıştır. Bodrum, 2000'lerin başından günümüze kadar yapılan çeşitli tanıtımların da etkisiyle dünyanın "marka" turistik bölgelerinden biri olmuştur.